Kanser hücrelerin kontrolsüz çoğalma kapasitesine sahip olması durumudur. Vücudun herhangi bir yerinde olabileceği gibi yumurtalığı oluşturan hücrelerde görüldüğünde over kanseri adını almaktadır. Over kanserinin eksiden sadece yumurtalık dokusundan kaynaklandığı düşünülürdü; ama artık over tümörünün tüplerin overlere yakın serbest ucundan kaynaklandığı biliniyor. Over kanserinin hepsi birbirinden farklı seyir gösteren tipleri vardır. Over kanserleri meme kanseri ve kolon kanserleri ile birlikte ailevi yatkınlık da gösterebilmektedir.
Overin dış tabakasını oluşturan hücreler olup bu hücrelerden gelişen epitelyal over tümörleri en sık görülen over tümörleridir.
Yumurta hücresidir ve bu hücrelerden gelişen over tümörleri daha nadirdir. Genç kadınlarda daha çok görülür.
Over dokusunu bir arada tutan destek hücrelerdir ve hormon üretimi görevleri vardır.
Epitelyl over tümörlerinin bir kısmı benign (iyi huylu) bir kısmı malign (kötü huylu) bir kısmı da borderline (yavaş seyirli malign) olabilir.
Benign epitelyal tümörler kanserleşme potansiyeli olmayan iyi huylu tümörlerdir Tipleri:
Malign eptelyal tümörler: Over kanserlerinin çoğu (%90-95) bu tiptir. Alt tipleri:
Bu tümörlerin hücrelerin görüntüsüne göre de evrelemesi vardır. Buna göre;
Grade 1 tümörler, patolojik görünümü normal hücrelere en yakın olan tümörlerdir ve klinik seyri de o oranda daha iyi gider.
Grade 3 tümörler, patolojik görünüm normal hücrelerden çok farklı olup seyri de çok saldırgan olan tümörlerdir.
Yumurta hücresinin kendinden kaynaklanan bu tümörler nadir görülen over tümörleri olup daha çok genç yaşlardaki kadınlarda görülürler. Alt tipleri,
Matür ve immatür teratomlar olarak ikiye ayrılırlar. Teratomlar embryo dokusuna ait hücreler içerir ve bu hücrelerin görünümü maturse benign immatur ise malign olarak sınıflandırılır. Matür teratom benign karakterlidir ve DERMOİD kist olarak da isimlendirilir. Kist içeriğinde deri ve eklerine ait kıl, yağ, tırnak ve kıkırdak gözlenebilir. Tedavisi cerrahidir; ancak tekrar etme özelliği de vardır. İmmatur teratomlar kanser hücreleri içerir, 18 yaş altında daha çok görülür ve over dışına yayılmışsa ve grade 2-3 ise cerrahi sonrası kemoterapi de gerekir.
En sık görülen germ hücreli over tümörleridir. Hücrelerin büyüme potansiyeli genellikle yavaştır, bu yüzden overlerde sınırlı, yavaş büyüyen bir tümörün çıkarılması %75 kürle sonuçlanır ve kemoterapi gerektirmez.
Çok nadir görülür, hızlı büyüyen ama kemoterapiye de iyi yanıt veren tümörlerdir. Daha çok genç kızlarda saptanır.
Nadir görülen, genç hastalarda saptanan ve kemoterapiye iyi yanıt veren tümörlerdir. Plasentada görülen tipi de vardır ve bu tip overdeki koryokarisinoma göre kemoterapiye daha iyi yanıt verir.
Tüm over tümörlerinin %1'ini oluşturur ve hastaların %50'si 50 yaş üstündedir sadece %5'i genç kızlardır. Stromal hücreler hormon üretiminden sorumlu olduğu için bu tümörler aşırı estrojen salınımı ile düzensiz adet kanamalarına, postmenopozal kanamaya ya da aşırı androjen salınmı ile adet kanamalarının kesilmesine ve tüylenmelere yol açabilir. Kanseröz tümörlerin seyri iyidir ve kemoterapiye iyi yanıt verirler.
Stromal tümörlerin alt grupları:
Tüm kanserler için toplumun bazı kesimlerinde daha sık görülmesine neden olan risk faktörleri saptanmıştır. Bu risk faktörleri mutlaka kansere yol açacak demek olmasa da hastaların ve hekimlerin farkındalıklarını ve önceliklerini belirlemede yardımcı olmaktadır.
Over kanserleri için risk faktörleri şu şekildedir:
Aile öyküsünde özellikle birinci derece kadın akrabalarında over kanseri bulunan hastalar önlemler konusunda bilinçlendirilmelidir. Ailevi kanser sendromları ile ilişkili bir kanser potansiyeli olabilecek hastalar öncelikle genetik olarak danışmanlık almalıdırlar. Genetik danışmanlıkta ailedeki tüm vakalar tek tek saptanıp bunun ailevi bir kanser yatkınlığı olup olmadığı anlaşılabilir.
Bunun yanında kandan yapılan gen testleri ile ailevi kanser sendromlarının sorumlu tutulduğu genleri kişinin taşıyıp taşımadığı saptanabilir. Bu testler mutlaka kanser olunacağı anlamına gelmese de hastalara taşıdıkları risk açısından daha objektif bir sonuç vermektedir. Ailesinde over kanseri öyküsü olup kendinde bu riske ait gen mutasyonu olmadığını bilmek hastaları ve ailesini rahatlatırken gen mutasyonunun varlığının saptanması da stres faktörü olabilmektedir. Ancak var olan bir riski bilip daha düzenli doktor kontrolünden geçmekte erken teşhis için avantaj sağlayacaktır.
BRCA1 ve BRCA 2 gen mutasyonları taşıyan hastalarda doğum kontrol hapları over kanseri riskini oldukça azaltmaktadır. Öte taraftan bu gen mutasyonu olan hastalar meme kanser riski de taşıdıkları için doğum kontrol hapının meme kanseri üzerindeki olumsuz etkilerini de hesaba katmalıdırlar.
BRCA 1 ve BRCA 2 gen mutasyonu olan hastalarda tüp ligasyonu yapılması over kanseri riskini azaltmaktadır ancak başka bir nedenle opere olacak hastalarda bu önlem önerilmekte sadece risk azaltmak için tüp ligasyonu yaptırmaları tavsiye edilmemektedir.
Bazı hastalar gen mutasyonu tanısı aldıklarında over kanserini önlemek için yumurtalıklarının tamamen çıkarılmasını talep etmektedir ve buna "PROFİLAKTİF OOFEREKTOMİ" denilmektedir. Yumurtalıklarla birlikte tüplerin de tamamen alındığı bu operasyonlar hastaların kanser riskini tamamen ortadan kaldırmazlar ancak büyük ölçüde düşürürler. Özellikle çocuk yapma planlarını bitirmiş kadınlarda bu seçenek ciddi olarak tartışılmalıdır.
BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonu olan hastalarda premenopozal dönemde overlerin önleyici olarak çıkarıldığı hastalarda meme kanseri riskinin de azaldığı görülmüştür. Over kanseri bu grup hastalarda %80-85 azalırken meme kanseri %50 azalmaktadır.
Herşeye rağmen ameliyat olma fikrine sıcak bakmayan hastalar da yakın takiplere alınmalı, mamografi, meme MRI, transvajinal ultrason ile düzenli olarak taranmalı, belirili aralıklarla kolonoskopilerini de yaptırmalılardır.
Over kanserlerinin ancak %20 si erken evrede yakalanabilmektedir. Erken evrede yakalandıklarında 5 yıllık sağ kalım ise 594 lere yükselmektedir.
Over kanserleri belirti vermeye başladığında çoğu kez ilerlemiş evrede olduğu için kadınlara erken teşhis için verilebilecek öneriler şunlar olabilir;
Ayrıntılı bir jinekolojik muayene sadece vajenin değerlendirilmesi değil rahim ve yumurtalıkların da değerlendirilmesini kapsar. Muayene sırasında elle kasıkların muayene edilmesi ancak çok büyümüş kitlelerin saptanmasını sağlayacağı için ultrason ile değerlendirme artık bu muayenin olmazsa olmazı haline gelmiştir. Pap smear testi sadece serviks kanseri için bir tarama testi olup over kanserleri için fikir vermezler.
Over kanseri erken safhada hiç belirti vermeyebilir. Belirti vermeye başladığında çoğu kez birçok hastalıkta görülebilecek hafif semptomlar olabileceği için riskli hastalarda bir haftayı geçen belirtilerde en kısa zamanda doktor muayenesine gidilmesi erken tanıyı ve başarılı tedavi şansını kaçırmayı önleyecektir.
Tarama testleri, hiçbir şikayeti olmayan hastalarda kanserin tanısını koyabilmek için kullanılır. Serviks kanserlerinin taramasında kullanılan pap smear, meme kanseri taramasında kullanılan mammografi bilinen en iyi tarama testleridir. Ne yazık ki over kanseri için bu kadar başarılı bir tarama testi henüz geliştirilememiştir. Bu yüzden hastalara öncelikli olarak "Transvajinal ultrason" eşliğinde muayene önerilmektedir. Kanda bir protein olan ve tümör markerı olarak kullanılan CA 125 over kanserlerin çoğunda yüksek bulunur. Ancak bu bir tarama testi olarak kullanılamaz. Çünkü CA 125 düzeyi normal olan over kanserleri olduğu gibi, kanser dışı bazı faktörler, örneğin endometirozis, pelvik inlamatuar hastalık, sigara kullanımı gibi durumlarda da CA 125 yüksek saptanabilir. Bu yüzden düşük-orta risk grubu hastalarda düzenli olarak CA 125 bakılmasının bir anlamı olmadığı gibi overyan bir kitle yokken CA 125'in yüksek geldiği durumlarda kanser tanısından çok diğer nedenler akla gelmeli ve buna göre takibi yapılmalıdır. Sadece aile over kanseri yüksek olan hastalarda CA125 daha sık kontrol edilmelidir ki bu grup hastada bile over kanserinden ölümleri azaltıcı bir katkısı olmamıştır.
Yukarıda over kanserinin ilerlemesi şematize edilmiştir.