İnfertilite çocuk sahibi olmak isteyen ve herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmayan çiftin 12 ayı aşkın süredir bir gebelik durumu oluşturamamasıdır. Eğer kadının daha önce hiçbir gebeliği olmamışsa bu durum primer yani birincil infertilite; doğum ile sonuçlanıp sonuçlanmaması farketmeksizin gebelik oluşmuş ise sekonder yani ikincil infertilite olarak adlandırılır.
Çiftin yaşı 35 yaşın altında ise 12 ay, 35 yaşın üzerinde ise 6 ay süreyle korunma olmaksızın cinsel ilişki denenmesine rağmen gebelik gerçekleşmemiş ise doktora başvurmaları gerekir. İnfertilite değerlendirmesi kadın ve erkeğin sağlık durumu araştırılıp, cinsel hikayeleri alınarak genel fizik muayene ve özel tetkikler ile yapılır.
Günümüzde çiftlerin yüzde 10 ila 15'inde infertilite görülmektedir. Toplum arasında yaygın olarak infertilitenin kısırlık mânâsına geldiği düşünülür. Ancak bu yanlış bir bilgidir. Kısırlık hiçbir şekilde çocuk sahibi olamamaktır. Oysa infertilite çeşitli tedavi yöntemleri ve destek programları ile gebelikle sonlanabilir.
Kısırlığın nedeni kadın ya da erkeğin üreme organlarında, kişinin üreme işlevini tam olarak yerine getirememesine sebep olacak bir yetersizlik, genetik bir bozukluk ya da sonradan kazanılmış çeşitli hastalıklar olabilir. Bu etkenlerin yalnızca biri ya da birkaçının birleşmesi kısırlığa sebep olur. Bu hastalık grubunun yüzde 10 ya da 15'inde ise yapılan araştırmalar neticesinde kısırlığa engel hiçbir etken bulunmamasına rağmen, çift çocuk sahibi olamayabilir.
Kadın üreme hücresi olan yumurtanın ve erkek üreme hücresi spermin sağlıklı, kaliteli ve yeterli sayıda olmaması; kadın vücudunun anatomik yapısının spermin yumurtaya ulaşmasına ya da yumurtayı döllemesine, son aşamada ise döllenmiş yumurtanın uterus yani rahim içerisinde tutunamamasına engel olan bir etkenin bulunması ya da oluşmuş olan embriyonun sağlığının doğuma götürecek kadar iyi olmaması kısırlık nedenleridir.
Kadın üreme organlarındaki birtakım bozukluklar gebeliği zorlaştırabilir. Bu da gebelik için destek tedavisi almayı gerektirir. Kadınlarda infertilitenin en sık görülen nedeni yumurtlama bozukluklarıdır. Yumurtalıklarda üretilen yumurta hücresinin buradan atılmadığı durumda döllenme gerçekleşemez. Adet kanamasının seyrek olması ya da hiç olmaması yumurtlama bozukluğunun göstergesidir. Yumurtlama bozukluğu hormonal bir nedenden kaynaklı ise kadın hiç adet kanaması görmez.
Giriş bölgesi olan rahim ağzı bölgesinde bir enfeksiyon odağı ya da polip denilen tümörlerin bulunması, spermin yumurtaya ulaşmasına engel teşkil edeceği için infertilite sebebidir.
Kadında rahim içerisinde fetüsün yerleştiği endometrium adı verilen bir tabaka bulunur. Endometriozis ise endometriumun rahim dışında oluşmasına denir. Vücutta eğer bir doku bulunması gereken başka bir yerde görülürse birçok hastalığa sebep olur. Endometriozisin görüldüğü yerler; rahimi sabitleyen bağlar, yumurtalık fallop tüpleri ve pelvisi örten dokudur. Endometriozis hastalığında da normal endometrium gibi adet sırasında kanama olur. Ancak kanama rahim içinde değil karın içinde olduğu için zamanla enfeksiyon benzeri bir durum oluşur ve yapışıklıklar gözlenir. Endometriozisin yumurtalıklarda oluşturduğu kistlere endometrioma denir. Kadınlarda infertilite vakalarının %25'inde endometriozis mevcuttur ve bu kesimin %50'sinin gebelik için destek bir tedaviye ihtiyacı vardır. Fallop tüplerinin tıkanmasına veya daralmasına sebep olan şeyler de yumurtanın sperm tarafından döllenmesini engelleyerek gebeliği imkansız hale getirir. Tüplerde meydana gelen hasar; vücudun karşılaştığı cinsel yollarla bulaşmış bir enfeksiyon ya da çocukluk çağında alınan verem hastalığı etkeni olabileceği gibi yaşanmış bir dış gebeliğin sonucunda oluşmuş olabilir.
İnfertiliteye neden olan Polikistik Over Sendromu adet kanamasının düzensiz ve seyrek olması ile tipiktir. Ancak hastalığın hiç adet görmeyen ya da adet kanaması tamamen normal olan örnekleri de vardır. Bu hastaların yumurtalıklarında normalden fazla sayıda yumurta mevcuttur ve bu yumurtalar testosteron denilen erkeklik hormonunun salgısını artırarak yumurtaların normal gelişim sürecini bozar.
Kadın rahminde, yumurtalıklarında ya da tüplerinde meydana gelen miyom; enfeksiyon ya da doku bozuklukları kısırlık riski oluşturur. Geçirilmiş olan cerrahi operasyonlar da bazı yapısal bozukluklara sebep olarak döllenmeyi engelleyebilir. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi veya radyasyon tedavisi gibi yöntemler üreme organlarının olumsuz etkilenmesine neden olup kısırlık için risk teşkil eder.
Antibiyotik kullanımı da gebe kalmak isteyen kadınların dikkat etmesi gereken bir diğer konudur. Yüksek dozda ve uzun süre kullanım durumunda antibiyotikler gebe kalmayı zorlaştırabilir.
Bu nedenlerin yanı sıra kişinin günlük hayatını düzenleyerek gebe kalmasını destekleyecek bir yaşam tarzı belirlemesi önemlidir. Çünkü sigara kullanma, aşırı kilolu ya da aşırı ölçüde zayıf olmak, fazla miktarda alkol tüketmek kısırlık riski yaratır. Gonore, klamidya gibi üreme sisteminde zararlı etkiler oluşturan ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara maruz olmak daha ciddi bir risk faktörüdür.
Son olarak ileri yaş, yumurta kalitesini endometriumun fetüs gelişimi için verimliliğini azaltacağı ve daha sayılabilecek birçok gebelik süreci aksaklıklarının görülebileceği için gebelikte risk faktörüdür.
Kadının üreme sağlığını çok yüksek bir oranda ve doğru bir sonuca ulaşacak şekilde gözlemleyebildiğimiz durum adet kanamasıdır. Yani bir kadın hekime başvurmadan adet kanamasının sıklığı, miktarı, ağrılı ya da ağrısız oluşunu gözlemleyerek üreme sağlığı ile ilgili bir fikre ulaşabilir. Düzensiz, seyrek, gecikmeli görülen adet kanamaları kısırlık belirtisi olabileceği için en kısa zamanda bir doktor tarafından muayene edilmeli ve gerekli görülürse de tedavi edilmelidir.
Bir kadın hasta infertilite şikayeti ile hekime başvurduğunda hastanın hikayesi, adet kanamalarının ve cinsel ilişkisinin düzeni gibi sözlü anamnezi alınır. Hastanın üreme sistemi ultrasonografi ile gözlemlenir. Hastanın tahmini, yumurtalıklarının şekli ile ilgili bir bozukluk var mı yumurtalık rezervi ne durumda gibi sorulara cevap aranır. Ultrason çeşitlerinden biri olan histerosalpingografi rahime renkli bir sıvı verilerek sıvının tüpler içinde ilerleyişinin gözlemlenmesi esasına dayanır. Bu şekilde tüplerdeki mevcut olabilecek tıkanıklıklar hakkında bilgi sahibi olunur. Histeroskopi yöntemi ise histeroskop denilen bir görüntüleme aleti rahim içine alınarak cerrahi bir işlem yapılmadan rahmin incelenmesi yani rahim filmidir. Hastada miyom, polip ya da beklenmedik kanamalar bu şekilde teşhis edilebilir. Salin infüzyon sonografi yöntemiyle vajinanın içine salin verilerek vajina, rahimin iç boşlukları, miyom, lezyon gibi patolojiler araştırılır. Gebelik için çok büyük önem taşıyan hormonlar da kısırlık testlerinde olmazsa olmazdır. Anti müllerian hormon, folikül stimüle edici hormon, östrojen, progesteron gibi; yumurtlamanın, rahim iç duvarının gelişiminin, döllenmenin sağlıklı gerçekleşmesini sağlayan hormon miktarları kan testleri ile incelenir.
Erkek üreme hücresi olan spermin üretimi ile veyahut dışarı atılması ile ilgili bir sorun erkek infertilitesinin nedeni olabilir. Erkek üreme organı olan spermin kısırlığa etkisini üç başlıkta inceleyecek olursak bunlar; sperm konsantrasyonu, spermin hareketliliği ve sperm şeklinin değişikliğidir.
Sağlıklı bir erkekte fizyolojik yani doğal olarak bulunması gereken sperm miktarı 1 milimetre menide 15 ile 200 milyon arasıdır. 1 milimetrelik ejekülatta 15 milyondan daha az sayıda sperm varsa düşük sperm sayısı olarak kabul edilir. Spermin yumurtayı dölleyebilmesi için kadın vücudunda fallopi tüpüne kadar ilerlemiş ve yumurta ile karşılaşmış olması gerekir. Sperm motilitesi denen hareketlilik kabiliyetinin yetersiz olması infertilite nedenleri arasında gösterilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulüne göre bir semen örneğinde mevcut olan spermlerin hareketliliğinin alt sınırı %40 olmalıdır. Spermin sadece kuyruğunun hareket etmesi veya dairesel hareket yapabilmesi döllenme için yetersizdir. Hızlı ve ileri hareket eden spermler yumurtayı dölleme kapasitesine sahiptir. Hormonal bozukluklar da erkekte üremeyi zorlaştırıcı veya engelleyici olabilir. Cinsel fonksiyon bozuklarından olan sertleşme problemi, erken boşalma veya retrograt denilen ejekülatın dışarı atılmayıp mesaneye dolması sperm ve yumurtanın birleşmesini engelleyen önemli sorunları. Kabakulak, sifiliz, gonore (bel soğukluğu) gibi enfeksiyonlar da testis fonksiyonunu tamamen bozarak kısırlığa neden olabilir. Testis torsiyonu denilen testisin kendi etrafında dönmesi sonucu bu bölgeyi besleyen kan damarlarının perfüzyonu engellenmesi ile testis fonksiyon dışı kalır. Tüm bu sebeplerin yanı sıra nedeni açıklanamayan kısırlık vakalarının sayısı da azımsanamaz.
Sigara ve alkol tüketimi, sağlıksız beslenme gibi çevresel etmenler kısırlık için risk oluşturur. En sık görülen kısırlık nedeni olan varikosel testise giden damarların genişlemesi sonucu buraya kan göllenmesi ve biriken kanın ısı artışına sebep olmasıdır. Varikosel geri dönüşsüz bir olay olmayıp uygun tedavi ile risk giderilebilir.
Vücudun tüm fonksiyonlarında ciddi etkilere sahip olan stres kişinin üreme kabiliyetini de bozabilir.
Erkeklerde görülen cinsel fonksiyon bozuklukları; örneğin boşalmada zorlanma veya iktidarsızlık gibi durumlar testis bölgesinde yumru, ağrı, şişme kısırlık belirtisi olabilir. Hormonal bozukluklar veya spermdeki sayı, yapı, motilite yani hareketlilik bozuklukları da kısırlık belirtileri arasındadır.
Erkek hastalarda kısırlık testi semen yani meni analizi ile yapılır. Sperm sayısı, niteliği araştırılır. Hormonal testlerle hormon düzeylerine bakılır.
Skrotal ultrason ile testis ve testisi destekleyici yapılar ses dalgaları kullanılarak görüntülenebilir. Transrektal ultrason yönteminde rektum içerisinden yerleştirilen yağlanmış küçük bir cihaz ile prostat ve meni taşıyan kanallar görüntülenir.
İnsan vücudunun hücrelerinde 46 kromozom bulunmaktadır. Bu kromozomların yarısı yumurta hücresinden yarısı sperm hücresinden gelerek zigotu oluşturur. Kromozom sayısı ya da yapısı ile ilgili bozukluklar kısırlığa sebep olabilir. Bunun yanı sıra Brüksel Vrije Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada mikroenjeksiyon yöntemi ile dünyaya gelen 54 erkek hastadan alınan veriler incelenmiştir. Yani babasının çocuk sahibi olabilmek için destek tedavisi alması gereken erkeklerde, doğal yollarla dünyaya gelmiş erkek çocuklara, oranla 2 katı daha fazla üreme fonksiyonu bozukluğu gözlenmiştir. Yapılan bu araştırmalar kesin olgulara henüz dayandırılmış değildir. Bu nedenle hastaların detaylı olarak değerlendirilmesi ve çocuk sahibi olmak için gereken etmenlerin tek tek düşünülmesi önemlidir. Çünkü kendisi kısırlık tedavisi ile çocuk sahibi olmuş babaların, erkek çocuklarında kısırlığa engel hiçbir etken gözlenmemesi de sık karşılaşılan bir durumdur.
Çiftlerin bir doğum kontrol yöntemi kullanmadan düzenli cinsel ilişkisine rağmen bir yıl süresince gebelik oluşturamadığı takdirde doktora başvurmaları ve uygun görülen tedavi sürecine girmeleri önerilir. Ancak ileri yaş gibi geçen zamanın yumurta ve sperm kalitesinde düşmeye neden olabileceği durumlarda tedaviye başlamak için bir yıl beklenmesi gerek yoktur. Yumurtalıklarda kist gibi yapılar gözlenmiş ise ilerleyen süreçte üreme organının zarar görme ihtimaline karşın yine kısırlık tedavisine erken başlanmalıdır.
Açıklanamayan infertilite (UI), infertilite tanılarının en sık karşılaşılan, tamamının yaklaşık %15-30'lik parçasını oluşturan kısımdır. Uygulanan tüm standart testlerden sonra infertilitenin neden kaynaklandığının bulunamaması durumudur. Erkekte sperm değerlerinde bir bozukluk saptanmadığı; kadında yumurtlamaların ve rahim yapısının normal olduğu ve tüpler açık haldeyken korunmasız ilişkiye giren çiftlerin bir yıl boyunca gebelik elde edememesi durumdur. Yaklaşık olarak evli çiftlerin %20'si sebebi açıklanamayan kısırlık sorunu ile karşılaşmaktadır. Bu çiftlerin standart değerlendirmeleri normalken ve çocuk sahibi olmalarına engel olacak tıbbi bir etken ortada yokken gebelik elde edememeleri, günümüzdeki bilgi ve teknolojilerle net olarak aydınlatılamadığı için sebebi açıklanamayan infertilite denmektedir.
Herhangi bir tıbbi engeli olmayan çiftlerin her ay %20 doğal gebelik şansı vardır. Ama bu durum açıklanamayan infertiliteye sahip çiftlerde yaklaşık %3-5 oranındadır.
Açıklanamayan infertilite tanısı konma olasılığı 35 yaş ve üzerindeki kadınlarda ciddi ölçüde artış gösterirken 38 yaş ve üzeri kadınlarda büyük ölçüde artış gösterir. Çünkü ileri yaş kadın üreme organlarında ve yumurta kalitesinde ciddi anlamda düşüşe neden olur.
İnfertilite görülme olasılığı yaşla orantılı olarak artar. Kadınlarda infertilite görülme olasılığı için yaşın etkisi erkeklere göre çok daha hızlı ortaya çıkar. Çünkü kadınlarda yumurta kalitesi, erkeklerdeki sperm kalitesine göre daha hızlı bozulur. Ancak yaş ilerledikçe erkeklerde de sorun çıkma olasılığı artar.
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için bu sürecin uzaması stres yaşamalarına sebep olur. Erkekler genellikle inkar ederek veya sorunu başka konular üzerine yansıtarak problemi önemsizleştirme eğilimine girerler. Kadınlar ise her ay siklus günlerini takip etme, ilişki için doğru zamanlamayı tercih etme, ovulasyon takibi ve adet döngülerinin normal ya da farklılık gösterip göstermediğini takip ederek çok daha büyük strese kendilerini istemeden maruz bırakırlar. Bu da çiftlerin hayat kalitesinin düşmesine sebep olur ve stresi arttıran durumlara zemin hazırlar.
Açıklanamayan infertilitenin tedavi seçenekleri ise aşılama tedavisi ve tüp bebek tedavisidir.
Op. Dr. Aslı Yücetürk kısırlık tedavisi çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir. Kısırlık tedavisi için kadın doğum doktoru araştırması içerisindeyseniz Dr. Aslı Yücetürk yılların tecrübesi ile yanınızda...
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Aslı Yücetürk, Mahall Ankara'da kendi muayenehanesinde, doğum, gebelik takibi, kürtaj, vajinismus ve kısırlık gibi uzmanlık alanlarında hizmet vermektedir. Bilgi ve randevu almak için 0552 328 9989 telefondan ulaşabilirsiniz.