Çağımızın hastalığı olan tümörü insan vücudunun birçok yerinde görmek mümkündür. Tümör hücreleri hastalığın seyri ve agresifliğine bağlı olarak iyi huylu ve kötü huylu olarak adlandırılır. Kötü huylu tümörler daha agresif ve zararlı iken iyi huylular daha pasif, zararsız ve sağlık hizmetleri ile tedavi edilebilir kitlelerdir.
Yazımda kadın rahminde yerleşim gösteren iyi huylu tümörlerden biri olan miyomdan bahsedeceğim. Miyom, rahimde bulunan düz kas yapılarından gelişen bir iyi huylu tümördür. Oldukça yaygın bulunun bu tümör türü kadın hastalıkları polikliniğine gelen tüm kadınların yüzde 20 ila 30’unda bulunmaktadır. Miyom görülme sıklığı ırklara göre değişkenlik gösterir. Afrika kökenlilerde Asya kökenlilere göre 2 kat fazla görülür.
Miyomlar boyutları, şekilleri ve sayıları oldukça değişken kitlelerdir. Tek veya çok sayıda ve milimetrik boyutlardan 30 santim civarı boyutlara kadar görülebilir. Net bir oluşum sebebi olmayan miyomlar genel olarak 30-45 yaş arasında görülür ve belli durumlarda büyüme meyilli olabilir.
Tümöral hastalıklar, vücudun herhangi bir dokusundaki bir grup hücrenin kontrolden çıkarak çoğalmasıdır. Birçok etkene bağlı olarak oluşan deformasyon sebebiyle hücre, vücut fizyolojisinden farklı ve kontrolsüz bölünmeye başlar. Bölünmelerin anormal şekilde devam edip etmemesine ve bu hücrelerin kana karışıp karışmamasına göre temelde 2 çeşit tümör vardır:
Miyomlar hakkında Miyomlar yazımızı inceleyin.
Tümöral hücre kan damarlarına ulaşmaya çalışıyor ve devamlı kontrolsüz bölünmeye devam ediyorsa buna kötü huylu tümör denir. Eğer tümör hücre grubu bir süre bölündükten sonra bölünmesi duruyor ve kötü huylu tümörler gibi agresif bir gidişat izlemiyorsa buna iyi huylu tümör denir. Kötü huylu tümörler, erken teşhis edilememişse bazen tedavi edilemez veya tedavi edilse bile uzun süre başarısız olumsuz sonuçlara sebep olabilir. Yalnızca ilerlemesinin yavaşlatılması bile tek seçenek olabilir. İyi huylu tümörler ise bulunduğu konuma ve büyüklüğe bağlı olarak ameliyatla temizlenebilmekte ve ilerisi için tehlike yaratmadan tedavi edilebilmektedir.
Miyom tedavisi hakkındaki yazımda rahimde bulunan iyi huylu tümörlerden biri olan miyomdan bahsedeceğim.
Miyom, kadınların rahimlerinde sık görülen zararsız (iyi huylu) bir tümör çeşididir. Rahimde bulunan ve doğumda da önemli role sahip olan düz kas dokusundan köken almaktadır. Miyomlara rahim yumruları da denmektedir.
Miyomlar, kadın hastalıkları bölümüne başvuran hastaların yaklaşık %20-30’unda görülmektedir. Irklara göre görülme sıklığı değişmektedir. Afrika kökenli Amerikalılarda fazla iken Asyalılarda daha az görülmektedir. Yaş ilerledikçe miyom sıklığı artmaktadır; fakat menopoz sonrasında sıklık azalır.
Rahim yumruları, tek veya çok sayıda bulunabilmektedirler. Oldukça yaygın olsalar da oluşma nedeni net olarak bilinmemektedir. Ergenlikte sık rastlanmaz, sıklıkla 35-40’lı yaşlarda görülür. Gebelik halinde genellikle büyür, menopozda küçülür ve östrojen reseptörleri bulundurduğu için de östrojene bağlı bir hastalık olduğu düşünülmektedir.
Kadınların çoğu, oldukça küçük miyomlara sahip olduğu için bunun farkında olmaz. Boyutları iğne başı kadar da olabilir, 20 cm kadar da. Özellikle obez kadınlarda, miyomlar büyük olsa dahi fark edilmeyebilir. Myomların sebep olduğu rahatsızlıklar; yumruların konumuna, boyutuna ve şekline bağlı olarak değişmektedir. Bazı miyomlar kısırlığa yol açabilir. Özellikle rahim ve yumurtalık arasında kalan tüplerin girişini kapatan miyomların kısırlığa sebep olduğu bilinmektedir.
İlk olarak, diğer tüm tümörlerde de olan ortak etkenler vardır. Bunlar:
Bu etkenlerin etkisi olduğu bilinse de kesin sebebi bilinmemektedir. Miyomların östrojenle tetiklendiği düşünülmektedir. Östrojen içeren doğum kontrol haplarının da miyomları büyüttüğü görülmektedir. Östrojen düzeyleri yüksek olan kadınlarda miyom oluşma riski daha fazladır. Fakat bunun yanında başka etkenler de vardır. Östrojen düzeyi normal olan kadınlarda da sıkça miyom görülebilmektedir.
Miyom, kadın hastalıkları arasında en sık görülenlerden biridir. Genel olarak adölesan (ergenlik çağındaki) kızlardan menopoza giren yaşlı bir kadına kadar herkeste görülebilir. Yani hormonal ve cinsel aktifliği olan kadınlarda miyom görülme riski hep vardır.
Her ne kadar adölesan dönemdeki kızlarda dahi görülebilir desek de miyomların asıl görüldüğü yaş grubu daha ileridedir. Kadının yaşı arttıkça miyom riski artar. Bunun temelinde yaşlılıkla beraber gelen hormonal ve fizyolojik değişiklikler vardır. Öyle ki, 40 yaş üzerindeki kadınlarda yeni çıkmış miyomların görülme riski yüzde 40 ile 50 arasındadır. Bu da 40 yaş ile menopoz arasında bulunan kadınların yaklaşık yarısında miyom görüleceği anlamına gelir. Bir diğer veriye göre ise tüm kadınların hayatlarında en az bir kez miyoma sahip olma riski yüzde 70 ile 80 arasındadır.
Miyomlar her ne kadar tüm kadınlar için riskli olsa da bazı faktörlere bağlı olarak bu risk artabilmektedir. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:
Miyomların bazı semptomları vardır. Bu semptomlar direkt olarak ispatlamasa da miyoma sahip olma ihtimalinin varlığını gösterir. Bu semptomlardan bazıları şunlardır:
Miyom tanı ve tedavisinde jinekologlar görevlidir. Jinekolojik muayene esnasında, rahim normalden farklı olarak büyük, düzensiz yapılı ve sert ise bu jinekolog için bir şüpheye sebep olur. Bunun üzerine jinekolog bazı testler isteyecektir. Kızlık zarı miyom teşhisinde kullanılacak testler açısından oldukça önemlidir. Kızlık zarına zarar gelmesini istemeyen kadınlarda karın bölgesinden yapılan ultrasonla, kızlık zarı konusunda çekincesi olmayan kadınlarda ise vajinal yoldan yapılacak ultrasonla miyom teşhisi yüzde 90’a kadar sağlanmış olur.
Rahim içinde yerleşim gösteren miyomların teşhisi ise farklı tekniklerle yapılır. Rahim içine sıvı verilerek bu sıvının hareketlerinin incelendiği yöntem olan sonohisterografi ve rahmin ilaçlı filmi olan histerosalpingografi teşhis için gerekli olabilmektedir. Benzer şekilde, anormal yerleşimli miyomlarda daha farklı teknikler olan bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans kullanılabilir.
Miyomların 4 ana çeşidi vardır. Söz konusu miyomlar bulundukları bölgeye göre sınıflandırılır ve genellikle tanı semptomlara bağlı olarak konur. Miyomlar sık olmasa da bu sınıflardan birkaçına girebilir yani kadın genital organının farklı konumlarında bulunan birden çok miyom var olabilir. Miyomun hangi konumda bulunduğu ve sınıfı uzman hekimler tarafından yapılan muayenelerle bulunur. Bu nedenle herhangi bir miyom şüphesi olan kadınların mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekir.
Miyomlar yerleşim yerine göre %55 uterusun dış duvarında (subseröz miyomlar), %40 uterusun içinde (intramural) ve %5 uterusun içinde (submüköz ) olarak bulunurlar. Ayrıca vajinaya sarkan veya daha değişik yerleşimlerde de nadiren görülürler.
Rahmin iç tabakasında (rahim kavitesinde) bulunan bu miyom tipi diğer tiplerden daha az görülür. Bu miyom tipi, menstrual döngüde kanamaların da meydana geldiği yatak bölgesinde bulunur. Bazı durumlarda uterusta genişlemelere neden olur ve yumurtanın geçtiği kanalları tıkar. Bu da hem hamileliği engeller hem de menstrual döngünün bozulmasına neden olur.
Submukozal miyomlar, bazen hiç semptom vermezlerken bazen de çok ağır semptomlar verebilir. Semptom vermeyen submukozal miyomlar genellikle fark edilmezler. Semptom veren miyomlar ise genellikle gebe kalamama, menstrual döngüye bağlı kanamanın artması veya kanamanın uzamasıyla sonuçlanır. Kanamanın artması da kadında kan kaybına neden olur. Miyomların büyümesine bağlı ileri derece olan miyomlarda kadın, halsizlik ve anemi gibi sorunlarla karşılaşabilir. Daha da ilerleyen aşamada aneminin kanamaya bağlı artmasıyla kan nakline ihtiyaç duyulabilir.
Submukozal miyomların daha büyük kitleler halinde görülmesi de mümkündür. Nadir de olsa miyom aşırı büyüyebilir ve vajinaya sarkabilir. Bu da az önce bahsettiğimiz ileri derece anemi ve kan nakli ihtiyacını gerektirecek düzeyde kanamalara yol açabilir.
Bu miyom tipinde miyomlar uterin duvarı içinde yerleşmiştir. En sık görülen miyom tipidir. Bu tip miyom genelde sessiz kalmaz ve birçok semptomu beraberinde getirir. Genel olarak semptomları; menstrual döngüde uzama ve aşırı kanama, kanın pıhtılaşmasındaki sorunlar, kasık ağrısı, şiddetli adet ağrısı ve rahim çevresindeki dokularda büyümüş miyomun yaptığı baskıdır. Miyom belli bir büyüklükten sonra dışardan bakıldığında uterusun daha büyük olduğu hissi verir ve bazen hamilelikle de karıştırılabilir. Bu büyüklüğe ulaşmış miyomun çevre dokulara yaptığı baskı sonucu da pelvik ağrı ve mesaneye yapılan baskı sonucu sık idrara çıkma veya idrar kaçırma görülür.
Rahim dış tabakasında bulunan miyom çeşididir. Bu tip miyomlar nadiren bulgu verecek kadar büyürler ve genellikle muayene esnasında tesadüfen bulunur. Subserozal miyomlar, uterusa ince bir tabakayla bağlı olup çevreye doğru büyüyen tümöral dokulardır. Sertlik ve verdikleri semptomların şiddeti de genişledikleri konuma bağlı olarak değişir. Rahim dışına doğru geliştikleri için kanama ve uzun süren menstrual döngü gibi semptomlardan çok diğer dokulara yaptıkları baskılardan dolayı semptomlar verirler. Genel semptomları pelvik ağrıdır.
Diğer miyom tiplerini de içeren miyom tipidir. Saplı şekilde uzamış olan bahsettiğimiz miyom tipleridir. Genel olarak rahim dışına baskı gibi semptomlar verir fakat hekim tarafından incelenmesi gereken ve oldukça değişken semptomlar verebilen bir miyom tipidir.
Gebelikte görülen miyomların etkileri, bulundukları yere ve boyutuna göre değişmektedir. Bu yumrular konumuna bağlı olarak doğum esnasında ve öncesinde birçok olumsuz etki yapabilir. Şiddetli karın ağrısına, kramplara ve kanamalara neden olabilir. Bununla beraber bebeğin çıkış yolunun daralmasına, zorunlu sezeryan doğuma ve bebeğin beslenme yolu olan plasentadan erken ayrılmasına sebep olabilmektedir. Bu neden hamilelikte fark edilen miyomların acilen tedavisi gerekmektedir.
Miyomlar genellikle semptom vermeyen ve yayılım göstermeyen iyi huylu tümörlerdir. Nadiren ameliyatla alınma zorunluluğu oluşur çünkü miyomun kötü huylu kanserlere dönüşme riski yüzde 1 civarında yani oldukça düşüktür. Özellikle üreme çağındaki kadınlarda küçük ve zararsız miyomların alınması önerilmez. Çünkü miyomlar ameliyat sonrasında menopoz öncesi döneme kadar tekrar görülebilir. Miyomun alınmasına gerek görülmediği durumlarda miyomun düzenli takibi de bu riskin sonuçlarını önlemekte oldukça etkilidir. Miyom takibinde; pelvik bölgede ağrı, adet düzensizliği ve aşırı kanama görülürse ilaçla tedavi veya diğer yöntemlerle tedavi önceliklidir.
Bazı durumlarda ise ilaçla tedavi mümkün değildir. Miyomun ameliyatla alınması gereken durumlar:
Uzman hekim, gelen hastanın belirttiği semptomların miyomu işaret edip etmediğinden şüphelenirse fizik muayene yapar. Eğer muayenesi sonucunda miyom olma riskinin olduğunu düşünürse ek tanı yöntemlerine başvurur. En sık kullanılan ek tanı yöntemi ultrasonografidir. Daha küçük boyuttaki miyomların tespitinde vajinal ultrasonografi, karın ultrasonografisinden daha etkilidir. Benzer şekilde manyetik rezonans ve bilgisayarlı tomografi de tanıda kullanılabilmektedir.
MR, BT ve ultrasonografideki sonuçların yeterli gelmediği durumlarda 3 farklı yöntem uygulanabilir. Bunlar:
Rahmin içinin kamerayla incelenmesidir. Bu bölgeyi tutan miyomların tanısında önemlidir.
Ayrıca bakınız: Histereskopi
Rahim içinin kontrast bir madde verilerek filmle incelenmesi işlemidir. Rahmin şeklindeki bozukluklar filmde görülür.
Kapalı ameliyatla rahmin incelenmesidir.
Anormal derecede fazla ve uzun süreli kanamalarda, eşlik eden başka bir hastalığın varlığı araştırılmalıdır. Bunun için de rahimden doku alınabilir. Doku alınması işlemine biyopsi denir.
Miyomların genellikle çok küçük boyutlarda ve kadının fark edemeyeceği şekilde olduğundan bahsetmiştik. Kadın fark etse bile küçük miyomların tedaviye ihtiyacı yoktur. Küçük çaptaki miyomların 6 ayda bir düzenli olarak yapılacak jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile kontrolü yeterlidir.
İlaç tedavisinde doz ve ilaç çeşidini belirleyen birçok faktör vardır. Miyomun şekli ve boyutu, kişide oluşturduğu rahatsızlığın miktarı, hastanın yaşı ve hamilelik gibi etkenler ilacın dozunun belirlenmesinde önemlidir.
Miyomda kullanılan 2 çeşit ilaç grubu vardır. Östrojene ve bazı diğer hormonlara bağlı olarak gelişen bir hastalık olduğu için hormon baskılayıcı ilaçlar kullanılabilir. Bazı antiinflamatuar ilaçlar da hem ağrı, hem de kanamanın derecesine bağlı olarak tedavide kullanılmaktadır.
İlaçların etkisini gösteremediği takdirde miyomların veya rahmin tamamının alınması gibi cerrahi işlemler uygulanabilmektedir.
Sadece miyomların çıkarıldığı ameliyata miyomektomi denilir. Artık günümüzde sıklıkla kapalı (laparaskopik) miyomektomi yapılmaktadır. Eğer miyom çapı ve yerleşimi laparaskopik miyomektomiye uygun değilse veya hasta açık ameliyattan daha fazla fayda görebilecekse açık miyomektomi yapılmaktadır.
Ayrıca bakınız: Miyom Ameliyatları
Rahim içi boşluğa yerleşen miyomlar ise histereskopik miyomektomi ile opere edilir ki, bu durumda rahimin dış duvarına hiçbir zarar gelmeden sadece miyom kazınarak rahimden temizlenir.
Miyomlar birçok kadının sahip olduğu veya olabileceği potansiyel yapılardır. Bu kadar yaygın olsa da etkileri genel olarak hissedilemeyecek düzeyde olan miyomların tedavisinde kolay yöntemlere başvurmak medikal olarak en doğrusudur. Bunu sağlamak için de genel olarak ameliyatsız tedavi yöntemlerine başvurulmaktadır. Hem daha konforlu olan hem de daha hızlı iyileşmeye olanak sağlayan ameliyatsız yöntemler, miyom için 3 tanedir.
Radyofrekans ve mikrodalganın kullanımıyla miyomun yakılmasını hedefleyen yöntemdir. Özel iğneler ve lokal anestezi kullanılarak uygulanan peruktan ablasyon tedavisi, hem kanser hem de miyom vakalarında oldukça etkilidir.
Bir mercek aracılığıyla yüksek enerjili ses dalgalarının yoğunlaştırılması ve oluşan ısıyla miyomun yakılması işlemine Hayfu yöntemi denmektedir. İğne gibi herhangi bir ekipman kullanmadan rahatça uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Miyoma giden atardamarların tıkanmasının sağlanmasıyla miyomun beslenememesi ve yok olması şeklindeki yöntemdir. Diğer yöntemlere göre daha başarısız olsa da en sık kullanılan yöntem embolizasyondur.
Ameliyat sonrası hastanın 6 hafta boyunca ağır işlerden, zorlayıcı sporlardan, araç kullanmaktan, cinsel ilişkiye girmekten ve tampon kullanmaktan kaçınması gerekir. İlerleyen zamanlarda ameliyatlı bölgenin iyileşmesiyle düzenli hayata dönülür. Bu konuda önemli olan düzenli kontrollere gidilmesi ve uzman hekimin tavsiyeleridir. Miyomlara yerleşim yerine göre muamele edilir ve sonrasında dikkat edilmesi gereken noktalar da farklılık gösterebilir.
Ameliyatsız miyom tedavileri daha risksiz tedavilerdir. Yan etki ve komplikasyonlar da daha azdır.
Miyomun içine iğneyle radyofrekans enerjisi iletilmesidir. Miyomda ısı artışı olur ve oluşan harabiyetle tedavi edilmiş olur. Bu işlemde genellikle anestezi gerekir.
Atardamarlara özel kateter aracılığıyla girilir. Miyomun beslendiği atardamar tıkanır. Beslenemeyen miyom aylar içinde gitgide küçülür. Genellikle işlem yapılırken anestezi uygulanır.
Miyomlar ilaçla tedavi edilemezler. Yalnızca adetlerdeki kanama süresi ve hacmi azaltılabilir. Bununla beraber ilaçla tedavi dezavantajlara sahiptir. Miyomun ameliyatla alınması zorlaşır ve kullanılan ilaçlar kemik kaybına neden olabilir.
Miyom veya herhangi bir hastalıkta uzman hekimlere başvurulması ana önceliktir. Miyom gibi kolay bir ameliyatla çözülebilecek bir durumda işlevsiz çözüm yollarına başvurulmamalıdır.
Miyomlar genel olarak kısırlığa neden olmasa da konumu, boyutu ve sayısına da bağlı olarak kısırlığa neden olabildiği bilinmektedir. Miyomu olan kadınların yalnızca yüzde 5 ila 10’unda miyom görülmektedir. Miyomlar; spermin ve yumurtanın rahime geçişini engelleyerek, yumurtanın taşındığı tüpleri bloke ederek, döl yatağının büyüklüğünü değiştirerek ve kan akımını bozarak kısırlığa neden olabilir.
Miyomlar iyi huylu tümörlerdir ve kansere dönüşme riskleri yüzde 1 civarındadır. Bu nedenle hastaya ağır derecede anemi gibi zararlar vermediği sürece miyomun alınması tercih edilmez. Miyomun bir yılda 1.5 – 2 katına çıktığı bazı durumlarda, miyomun kötü huylu hale geldiği düşünülüp alınır. Bu nedenle kanser oluşumunun engellenmesinde doktor takibi oldukça önemlidir.
Miyomlar genellikle sabit boyutludur. Menopozla beraber genellikle küçülüp yok olurlar. Bazı durumlarda hormonların azalmasına bağlı olarak da küçülmeler olabilir.
Miyomların gebeliğe engel oluşturması bulundukları konum ve boyuta bağlıdır. Miyomlar kadınların çoğunda gebe kalma ve gebeliği taşıma konusunda fazla sorun çıkarmaz. Ancak rahmin duvarına baskı yapan ve rahim boşluğunun sınırlarını zorlayan bir miyomu olan kadında, embriyonun rahme yerleşmesinde olumsuz etkiler yapabilirler. Bu durumda miyomların uygun bir yöntemle çıkarılması gündeme gelebilir. Rahmin kas yapısından oluştuğu bilinmektedir. Miyomlar da rahmin kas tabakasından oluştuğundan, bunların gebeliğin oluşmasında olumsuz etki yapması için bazı etkenlerin bulunması gerekir. Bunlar, az önce de belirtildiği gibi gebeliği etkileyebilecek alanlarda yerleşmeleri, çok büyük olmaları ya da sayıca fazla olmalarıdır.
Miyomlar bazı gebeliklerin düşükle sonuçlanmasında etkili olabilmektedir. Büyük çapta bulunan ve embriyonun tutunacağı yerleri kaplayan miyomlar düşüklere neden olur. Bununla beraber, bazı durumlarda bebeğin doğru pozisyonda doğmamasının sebebi de miyomlar olabilir. Miyomların gebelik ve doğumda oluşturduğu en büyük sorun doğum sonrası kanamalardır. Bebek doğarken miyomlarda harabiyete neden olur ve şiddetli kanamalar oluşur. Bu miyomlu kadınlarda sık görülen bir durumdur. Öyle ki miyomu olan kadınlarda kanama riski miyomu olmayan kadınlara göre 5 kat daha fazladır.
Miyom ameliyatlarından sonra hamilelik önerilmemektedir. Miyom ameliyatı esnasında oluşan yaralar iyileşene kadar ( genellikle 6-8 ay ) hamile kalınmamalıdır. Bu dönemde hamile kalınması halinde ameliyatta atılan dikişler açılıp rahim yırtılması oluşabilir.
Miyomların alınması bulunduğu konuma, boyut ve sayısına göre farklı şekilde ilerleyen ameliyatlarla alınırlar. Yapılan ameliyatlarda, yapılış şekli ve oluşan komplikasyonlara bağlı olarak iyileşme süresi değişmektedir. Hamilelik planı konusunda doktora danışılmalıdır.
Doğru ameliyat sonrası hamilelik mümkündür. Fakat doğumun pür subseröz veya submukoz miyom ameliyatları hariç mutlaka sezaryenle yapılması gerekmektedir. Normal doğum yapılamaz çünkü her ne kadar iyileşmiş de olsa rahimdeki dikişler güçlü kasılmalara bağlı olarak açılabilir.
Miyomun gebelikteki bazı olumsuz etkileri de şunlardır:
Ameliyat sonrasında üreme dönemindeki kadınlarda miyom tekrarlama riski vardır. Tek bir miyom çıkarılmış kadınlarda tekrarlama riski oldukça düşükken çok sayıda miyomu çıkarılmış olan kadınlarda bu riski 5 yılda yüzde 20’dir.
Her ameliyatta olduğu gibi miyom ameliyatlarında da riskler vardır. Miyomun konum ve boyutu gibi özelliklere göre riskler değişebilir. Bu nedenle ameliyat öncesi bu bilgiler uzman hekimlerden alınmalıdır. Fakat genel olarak miyom ameliyatı riskleri şunlardır:
Her ameliyatta kanama riski az da olsa vardır. Miyom ameliyatları her ne kadar basit ameliyatlar olsa da kanama riski de vardır.
Hem hastanın vücut yapısına hem de ameliyatın gidişatına bağlı olarak bağırsaklarda zedelenmeler meydana gelebilir. Bunun sonucunda oluşabilecek risklerin önlenmesinde de ameliyatı yapacak olan hekimin deneyimi oldukça önemlidir.
Bağırsak zedelenmesine benzer şekilde ameliyat esnasında mesanede de zedelenmeler meydana gelebilmektedir.
Ameliyatın uygulandığı bölüm olan rahimde, ameliyat esnasında hasar oluşabilir. Bu hasarların oluşmaması veya oluşsa bile kalıcı hasarların engellenmesi hekimin deneyimine bağlıdır.
Miyom ameliyatlarında düşük bir ihtimal olsa da batın içi yapışıklıklar meydana gelebilir.
Anestezik maddeler doğru dozajlarda uygulanmadıkları takdirde ciddi sorunlara sebep olabilir. Bunun haricinde bazı kadınların anestezik maddelere alerjisi olabilir.
Çocuk sahibi olmak istemeyen ileri yaşlı kadınlarda sorun olmasa da genç hastalar için rahmin alınması psikolojik ve fizyolojik olarak birçok soruna neden olabilmektedir. Hekimler mecbur kalmadıkça buna başvurmasalar da bazı durumlarda genç hastaların rahimlerinin alınması gerekebilmektedir.
Miyom ameliyatı sonrasında normal günlük aktivitelere 6 hafta sonra başlanılabilir fakat dikişlerin tam olarak iyileşmesi için genellikle 6-8 aylık bir süre gerekmektedir.
Miyom nedeniyle ameliyat kararı verilmiş olan bir kadına açık veya kapalı yöntemle ameliyat yapılır. Çocuk istemeyen ve ileri yaştaki kadınlar için en uygun seçenek rahimin alınması iken, genç yaşta ve çocuk isteyen kadınların sadece miyomu alınır yani rahim alınmaz. Ameliyat esnasında oluşabilecek bazı komplikasyonlara bağlı olarak nadiren de olsa gençlerde de rahim alınabilir.
Miyomların genellikle çıkarılmasına gerek yoktur fakat kadının hayatını olumsuz etkiliyorsa alınabilir. Büyük boyutlara ulaştığında rahim duvarına baskı yaparak kanama, adet gecikmesine ve düzensizliğine neden olabilir. Ya da rahim dışına doğru büyüyüp çevre organlara baskı yaparak kasık ağrısı, sık idrara çıkma, kabızlık gibi belirtilere neden olur. Bu gibi semptomlar olursa alınması gerekmektedir.
Miyomlar hayati önem taşıyan etkiler oluşturabildikleri gibi bazen de hiçbir belirti vermeyebilirler. Özellikle gebelikteki hormonlara da bağlı olarak boyutları arttığında olumsuz etkiler oluşturma riskleri artar. Miyom, kadınlarda oldukça yaygın olarak görülmektdir. Öyle ki gebe kalan kadınların yüzde 8’ine yakınında miyom vardır. Miyomlar, gebeliğin ilk 3 aylık döneminde yüzde 30 kadar büyür. Sonraki iki-üç aylık dönem ise genellikle kadının ve bebeğin sağlık durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Gebelikte birçok riski beraberinde getiren miyomların en sık oluşturdukları rahatsızlık damarların daralmasıdır. Miyomlar çevre dokulara baskı yaparak bu bölgelerden geçen damarların daralmasına neden olabilir. Hem bebeğin yaptığı baskı, hem de miyomlardan kaynaklanan baskıyla karşı karşıya kalan damarlar daralır. Bu da bölgenin beslenmesini azaltarak anne adayının devamlı ağrı hissetmesine ve hassasiyete neden olur. Bunun yanında prematüre (erken) doğumlarda da bu durum oldukça etkilidir.
Gebelik döneminde görülen miyomlar genellikle diğer dönemlerde olduğu gibi belirtisiz ve zararsızdır. İstisnaları ise nadir de olsa görülebilmektedir. Miyomun büyüklüğü, konumu ve sayısı gebelikteki etkisinde direkt olarak etkilidir. İntramural ya da submüköz yerleşimli miyomların anne ve bebek sağlığı için olumsuz etkiler oluşturma ihtimali oldukça fazladır. Özellikle gebelikteki düşükler, erken doğum veya aşırı kanama gibi riskleri bulunmaktadır. Hekimlerin bu tarz yerleşim gösteren ve belli boyuttan büyük olan miyomlarda genel tavsiyesi sezaryen doğum olmaktadır. Sezaryen doğumda bebeğin kanala yaptığı etkiler azalmakta ve doğumda yaşanabilecek istenmeyen olumsuz durumların da önüne geçmektedir.
Gebeliğin ilk üç aylık döneminde salgılanan hormonların temel hedefi, embriyonun (anneden gelen yumurta ve babadan gelen spermin birleşmesiyle oluşan yapı) tutunduğu tabaka olan endometriyumun büyümesi ve embriyo için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Bu dönemde bu tabakadaki beslenme ve hormonal destek oldukça fazladır. Bu da rahim ve çevresindeki dokuların çok iyi beslenmesi ve gelişmesi anlamına gelmektedir. Beslenme ve gelişmenin bu kadar fazla olduğu bu rahim bölgesindeki miyomlar da bu beslenmeye bağlı olarak büyümektedirler. Yani miyomların ilk üç ayda büyümesi oldukça normaldir. Sonraki 6 aydaki büyüme ise kadından kadına değişmektedir. Büyüme ve risklerin tahmini için hekim kontrolleri aksatılmamalıdır.
Gebelikteki miyomların verdiği zararlar genel olarak doğum esnasında veya doğuma yakın zamanda anne üzerinde görülür. Doğum sırası ve sonrasında kanamalara veya bebeğin çıkış yolunu kapatarak doğumun ilerlemesine engel olabilir. Nadir de olsa bebeği etkileyecek zararları olabilir. Bebeğin yanlış konumda doğması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz sonuçlarda miyomların etkisi olabilmektedir. Bunun yanında abruptio plasenta diye adlandırılan ve bebeğin beslendiği eşin rahimle bağının kopması gibi durumlarda da miyomların rolü olabilmektedir. Miyomlarınız varsa ve gebe iseniz mutlaka hekiminizin yönlendirmesine uymaya özen gösterin. Olumsuz sonuçlar tıbbi yöntemlerle kolayca önlenebilmektedir. Bu konudaki en doğru kararı vermenizde kadın doğum doktorunuzun bilgi ve yönlendirmesi yeterlidir.
Bir bebek sahibi olmak istiyorsanız ve miyomlarınız varsa ilk adımda hekiminize danışmalısınız. Miyomunuz/miyomlarınız varsa en önemli iki özelliği konumu ve boyutudur. Hamilelikte özellikle submukoz ve intramural bölgede bulunan büyük boyutlardaki miyomlar hamilelikte risk oluşturabilmektedir.Eğer gebeliğinizden önce myomlarım çıkarılmasına karar verildi ise hekiminiz belirli bir süre ki bu süre 1 yıla kadar uzayabilir gebe kalmamanızı isteyebilir.Yine doğum sancıları başlamadan önce sezeryan ile doğum yapmanız gerekebilir Doktorun gözetimi altında miyom varlığına rağmen doğum yapılması da muhtemeldir. Eğer miyomun özellikleri hamilelik ve doğumda risk teşkil etmeyecekse gebelik öncesi myomlara dokunulmaz ve doğum normal şekilde veya sezaryenle yapılır.
Sezaryenle yapılan doğumlarda genellikle miyomlara dokunulmaz. Sezaryende oluşan yaraların iyileşmesi için gerekli bir süre vardır. Ameliyatı kadın için daha ağır bir hale getirmek genelde tercih edilmez. Bazı durumlarda rahim ve rahim ağzı bölgesindeki belirgin miyomlar cerrahın inisiyatifiyle sezaryen esnasında alınabilir. Dolayısıyla bu karar çoğu kez sezeryan sırasında verilmektedir.
Miyomların belirtileri ve etkileri kadından kadına değişmektedir. Bunun temel sebebi de kadının hormon seviyesinin ve miyomun özelliklerinin değişken olmasıdır. Miyomun belirtilerinden biri de gaz ve şişkinliktir. Bazı kadınlarda miyomların sebep olduğu hafif bir şişkinlik oluşabilmektedir. Daha nadir şekilde fazlaca şişkinlik de görülebilir. Öyle ki kadın hamile olduğunu düşünebilir. Bu gibi durumlarda gerekli müdahalelerin yapılabilmesi için için şişkinliğin hissedildiği ilk anda ilk anda hekime danışılmalıdır.
Miyomlar, rahimde bulunan ve bebeğin korunmasıyla doğumunda oldukça büyük görevler üstlenen kaslardan köken alan iyi huylu tümörlerdir. Bu sorunun cevabının daha iyi anlaşılabilmesi için kasların yapısı düşünülmelidir. Örneğin kol kasının patlaması gibi bir durum mümkün değildir. Benzer şekilde miyomlar da kas hücrelerinden oluşur ve patlamaları mümkün değildir. Bununla beraber, miyomların içerisinde akne gibi deri lezyonlarında bulunan sıvılardan bulunmaz. Bu açıdan et benlerine benzetilebilir.
Miyomlar çoğu zaman farkında bile olunamayacak kadar etkisiz ve bulgusuzdur. Kadına veya hamile ise bebeğe zarar verecek miyomların ise alınması gerekebilir. Miyomların alınması gereken bazı durumlar şunlardır:
Miyom ameliyatında kullanılan yönteme bağlı olarak iyileşme süresi değişmektedir. İyileşme süresini etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:
İyileşme süreci tamamlandıktan sonra cinsel hayat eski haline döner.
Ankara Jinekolog Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler yazımıza da göz atabilirsiniz.
Miyom tedavisi - miyomektomi ameliyatı için Ankara merkezli muayenemizden bilgi ve randevu alabilirsiniz.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Aslı Yücetürk, Mahall Ankara içerisindeki kendi muayenehanesinde, doğum, gebelik takibi, kürtaj, vajinismus, vajina daraltma, kısırlık tedavisi ve genital siğil tedavisi gibi uzmanlık alanlarında hizmet vermektedir. Bilgi ve randevu almak için 0552 328 9989 telefondan ulaşabilirsiniz.